9 Mart 2015 Pazartesi

KUŞADASI MACERASI volume 5

Üç gün balığın kazığı dört gün kız olma kazığı derken ben yine bir hafta denize gidemedim. Bi de bu küçük erkekler pek meraklı bu rögley olayına. Denizden on dakika uzak kalan bi kız görseler hemen suratlarında manyak bir sırtarışla yanlarında alıyorlar soluğu. Ehehe niye girmiosun denize...sana ne manyak sana ne psikopat diyemiyosun tabi. Pek keyfim yok benim bugün deyip geçiştiriyorsun. O da sırıtmaya devam ediyor. Biliom kanamalı hasta durumu deyip seni potansiyel katil ilan ediyor. O nedenle denize gitmemin hiçbir anlamı yok diye evde takıldım. Bunaldıkça bunaldığımı söylememe gerek var mı? Bu manyak balığın  herhalde beni ısırmasıyla beraber soyu tükendi... Ahaha muhtemelen beni anlattı diğerlerine. Lan kocaman bişey girdi denize. Ben onu ısırdım amaa o beni ezdi. Belki de balık ölmüştür. O nedenle birilerini ısırma işine son vermişlerdir. Hani suyun kaldırma kuvveti vardı. Hani suya giren hafifliyordu. O neydi bee.. Üf balıklar bile dedikodumu yapmış olabilir. Ne acı. Diyeceğim şu ki hastaların ayağı kesildi. Hasta azalınca peder dellendi. Eve dönelim hasta olmayacaksa bizim burda ne işimiz var demeye başladı. Yaw hasta yoksa bari ben denize gidem, gezem dolanam diyemedim....
O dönemde bu Sıdıka pek meşhurdu. Ben çok kitap okuyan bir kişi olmamakla birlikte onu okumuştum. Çok beğenmiştim. Çok ta gülmüştüm. Gülme komşuna gelir başına mı oldu yaw. Ben de oldum bi Sıdıka.. Bir dantel işlemiyorum bi de yemek yapmıyorum...
Şöyle böyle derkeeen bi gün denizdeyiz yine bizim site çıtırlarından birinin doğum günü var. Doğum günü disko da kutlanacak. Beni de çağırdılar saolsunlar. Dedim ki ben gelemem. Neden? Sorusuyla bi başladım ben yaşadıklarımı anlatmaya kızlar ağzı açık dinledi. Neredeyse sonunda hüngür hüngür ağlayacaklardı. Şansını denemelisin diye gazı verdiler. Kızım saçmalamayın adam beni denize göndermiyor nasıl diskoya gideceğim derim. Demezsin!! Dediler... Demedim :) ya hep söylediğim bir laf vardır çok ta severim. Çocuklarınız bir halt yiyecekse yer. Size iki seçenek kalıyor. Bu haltı ya bilirsiniz ya bilmezsiniz. Tecrübelerim de bu yaşıma kadar bu sözün çok doğru olduğunu ve hiç değişmediğini kanıtladı. 
Babamdan kızın doğum günü evde olacak diye yani yalan söyleyerek izin koparmaya çalıştım yok mok dedi. Gitmesen nolur dedi. Allahım yaa sen sosyal bir varlık olmayabilirsin yalnız kalmaktan hoşlanabilirsin ama ben öyle değilim. Sı kı lı yo ruuuuum. Küçüküm ben yaa... İçimden geçen sesler böyleydi. Kızlara gelemediğimi söyledim. Depresyonun dibine düştüm. İntihar yöntemlerini sıraladım bir bir. Ağladım, kahrettim.. Beş yaş yaşlandım. Akşama kadar odamdan çıkmadım. Yemeğe çağırdı babam, yemiycem tokum dedim. Bugün kapı önü oturması da yapmayacağım. Milletin lay lay lom gezmelerini seyredemiycem, diyerek odamda kalmaya devam ettim. Saat 7:30 civarı peder odama geldi.
_ Hazırlanmadın mı daha?
_ Ne için?
_ Arkadaşının doğum gününe gidecektin hani!
_ E sen izin vermedin ya!
_ İzin vermedim demedim ki, gitmesen nolur dedim!
_ Yani gidebilir miyim?
_ Evet hadi üstümü giyin!
Yok lan bu benim babam olamaz. Biri bi çimdiklesin beni rüya görüyorum galiba ya da kafayı yedim halüsinasyon falan bu. Ayh yok adam kapıyı çekti gitti. Kapının kapanma sesiyle iyice kendime geldim. Anladı galiba çok üzüldüğümü diye düşündüm. Hemen üstümü giydim. Saçlarımı yaptım. Rapunzel saçlarıma şekil vermek pek uzun sürdü. İki jöle tık tık. Hala hangi akla hizmet kısacıkmış saçlarım anlamıyorum.
Teşekkür ettim tam evden çıkacağım.
_ Evleri kaç numaraydı?
_ 13 Neden sordun? 
_ Bir saate kadar ben de uğrarım.
Haydaaaa ne işin var senin adam doğum gününde. Yani sen bilirsin görüşürüz mırın kırın çıktım evden. Yol boyu yine küfrettim. Yaw madem iyi bişey yapıyorsun sonunu getir dimi! 
Naaapcam ben şimdi yaaa! Neyse söylene söylene kızın evine vardım. Hepsi prensin balosuna gider gibi hazırlanmış. Ben külkedisi. Bir peri şart ama o da masallarda var işte sadece. Kızlar beni gördüklerine heö çok şaşrıdı hem de çok sevindiler. Acıdılar mı yoksa lan. Ezik bu yazık be diye.. Aman neyse ne bi de ona takılamayacağım. 
Bi yarım saat oturduk. Mumlar üflendi. Pasta yendi. Disko için hazırdık. Hadi gidelim dediler. Diskoya giden araçta bizim evin ordan geçiyor. Kızlar babam bilmiyor uzaktan binsek? Deyip yerin dibine girdim. Kabul ettiler naapsınlar. Ohh iyi oldu topukluları da giymişler. Belki yolda topukları kırılır da benim gibi düz taban devam ederler. Zaten sıska halleriyle giymişler minicik etekleri. Bende harislik diz boyuu... Tam evden çıkıyoruz. Kızın annesi evden dışarıya seslendi. Waatttcığım telefon var canım baban arıyor....

KUŞADASI MACERASI volume 4

Muhteşem tatil yaşantımın annem gelene kadar ki kısmının nasıl geçeceğini ilk günden öngörmüş oldum. Gittim gittim ikinci gün denize gittim. Ay nereye otursak, şemsiyeyi nereye diksek, kuzey batı mı güney doğu mu, e krem sürelim, bacaklara kakao yağı, kollar omuz otuz faktör, ben şimdi girmeyeceğim biraz güneşleneceğim diyen kız arkadaş kaprisi, e ben gireyim bari napacaksam yalnız başıma açılamam da derken ben daha denize girip üşüyüp çişimi yapsam mı diye çevreyi kolaçan etmeden bir saat dolar oldu. Havlumu kıçıma taktığım gibi koştur koştur geri dönüş yolu da cabası... Bazı günler ulan protesto et hiç gitme dedim içimden dee kimi neyi protesto ediyoruz. Pederin canına minnet. Sanki senin denize gidip gitmemen adamın umrunda... Ben böle koca karı misali bir dalıp çıkayım da serinleyeyim oyunları oynarken bana ayarlamaya çalıştıkları çocuğu başka bir hatunun kollarında görmem de kaçınılmaz son oldu. Yani ben de anlamıyorum bu yazlıkçı arkadaşlıklarını. Ya benim duygularım umutlarım ya aşık olsaydım çocuğa. Tabi hepsi çıtır çerez benim gibi balina mı! Çevrelerinde bi sürü oğlan Ahmet gider Mehmet gelir kafasındalar. Neyseki günlük volta sürem doldu da eve dönmek zorunda kaldım. Mıç mıç aşklarını seyretmek zorunda kalmadım. Amaan dedim Watt sanki çocukla sevgili olsan naapcan? Zaten denize gidebildiğin bi saat onda da kıçın denize dokunur dokunmaz eve dönüyosun, akşam desen çıkamıyosun, telefon internet yokki mesajlaşsan görüntülü konuşsan, Victoria's Secret mankeni de değilsin adam yolunu gözlesin diye diye kendimi avutup Diceyimi düşünmeye başladım. Adam nasıl olsa uzakta ama eminim aşkımdan ölüyor. Gözleri hep beni arıyor. Hep hüzünlü şarkılar çalıyor yor yor..
Zamanım evde günlük yazarak, sıcaktan bunalarak! Big Toff yiyerek- ona yemek denirse tabi bu malum markanın o dönem en sevdiğim dondurmasıydı. Üst üste beş tane yeme kapasitesine sahiptim. Ama ne tat. Sonra kaldırdı firma onu. Çünkü benim yeme kapasitemle kar zararın birbirini örtüşmediğini düşündüler zannımca- şarkılardan fal tutarak ve babama küfrederek geçti. Bu arada ablamın ameliyatı da ertelendikçe ertelendi. Doktorun çocuğu hastalandı, özel oda boşalamadı, hemşire regl oldu, hasta bakıcının evine hırsız girdi, kapıdaki simitçinin annesi vefat etti. Herşey üst üste geldi ablam bi türlü ameliyat olamadı. Annem de gelemedi haliyle..
 O değil de şunu anlamıyorum. Annem sevmiş evlenmiş. Yıllarca bizzat kahrını da çekmiş. Ben bu olaya dahil olmak zorunda mıyım? Neymiş efendim anne babamızı kendimiz seçiyormuşuz! Evet doğru anneciğimi o kadar manyağın içinden seçip çıkarttım ama babamı walla da billa da ben seçmedim ay! İçlerinden istediğimi işaret ederken tamam bunun babası bu olacakmış diyen tipleme şaşıymış herhalde. Kara bahtım kör talihim taşa bassam iz olur. 
Bu arada gündüz eziyetlerini geçtim bir de gece eziyetleri başladı. Site kızları şıkır şıkır giyinip her gece discoya gidiyor. Ben de arkalarından " Dikkatli olun kızım başınıza bişey gelmesin ben burda bekliyorum sizi!" diyen anne modeli olarak arkalarından su döküyorum. Bi kaç kez döktüm gerçekten çabuk gelsinler diye. İlk gün acemilikle bir sürahi dökmüşüm. Oha oha sabaha karşı dörtte geldiler. Sonra akıllandım bardakla döktüm iki gibi geldiler. Ertesi gün dedim iki damla dökeyim. Ahahah olmaz olmaz ya disco da kavga çıkmış bunlar bir saat sonra tıpış tıpış evlerindeydiler. Walla denk mi geldi benim yüzümden mi oldu bilmiyorum ama içten içe acayip sevinmedim diyemem yani... 
Bir iki hafta böyle geçti. Peder, hastaları, can sıkıntısı, muz kabuğu... Bize gelen hasta potansiyeli denize girerken kıyıda pusuda bekleyen manyak bir balığın ayak altına bıraktığı ve ayağın hafif çaplı kesilerek alındığı kılçığımsı bişeyden ibaret. Ha şeker hastası teyzelerde yok değil. Ya da kıyıda ayağına cam batanlar. Aman neyse işte geliyo bişeyler de en çok bu balık olayı var. O güne kadar hep duacısı olmuştum balığın ta kiii bana musallat olana kadar. Denize girmemle çıkmam bir oldu. Anam anam nasıl bir acı nasıl bir yanma ölecem. Üstüne de basamıyorum. Herkes noldu kram mı girdi falan dio, ben diemiom ki ekmek teknemiz bana kazık attı. Acıdan konuşamıyom. Kör topal eve geldim. Babam ayağımdaki o şeyi çıkardı ve vasiyetimi yazmaya başlamam gerektiğini bildiren olayı açıkladı. En az üç gün denize girmeyeceksin, yoksa iltihap kapar ve daha uzun tedavi gerektiren sonuçlar doğurur. Ay öldürün beni yakın küllerimi de denize dökün. Ben başka türlü giremeyeceğim bu denize yaaaa....

18 Şubat 2015 Çarşamba

KUŞADASI MACERASI volume 3

Dört göz olmak mı kör olmak mı bilemediğim için lens ve gözlük arası baya geldim gittim. Yaş küçük olunca dış görünüşünüz daha da önem kazanıyor. Mesela ben o yaşlardayken ekmek almaya grand tuvalet giderdim. Şimdi dizleri benden üç metre önde giden ayıcıklı pijamamla markete gitmek beni hiç bozmuyor. 
İyi mi oldu kötü mü bilmiyorum ama annem sonunda Ankara' ya gitti. İyi oldu evet çünkü bana lens gönderebilecekti. Bu arada lens dediğim şeye öle kolay kolay ulaşılamıyor o dönemlerde bide şişe dibi yedi numara olunca gözler hiç ulaşılamıyor. Bide bizimkilere ne ki gözlüğün var işte mantığı. Geleceğimle istikbalimle oynadıklarını nerden bilsinler. Zaten yeterince çekicisizim bide gözlükle dolaşmak kabuuus.
Eveet annem gitti. Babam beni yanına çağırdı ve yılın oskarına aday konuşmasını yaptı. 
" Bak kızım biz buraya eğlenmeye, tatil yapmaya gelmedik! (Biz mi bence sen... Zaten denizi de sevmezsin) Amacımız para kazanmak, bu nedenle sen de bana yardımcı olacaksın! ( hıh tamaaam bi hemşire, sekreter olmamıştım zaten...) Annen gitti ikimiz kaldık, bundan sonra denize sabah ya da akşam ona sen karar ver bir saat gideceksin! ( Neeeey nasıl yani yaaa! Ulan ömrümde ilk kez tatil beldesine geldim ben, bi de balıktım ben önceki hayatımda nasıl uzak dururum iki adım ötemdeki denizden :(...) Ama baba niye yaaa diye çemkirecektim kii ağzıma lafı tıkadı: Ben bazen başka bir yere hastaya gidiyorum burası boş kalıyor, turistler geliyor iletişim kuramıyorum niyesi bu dedi. Üfff keşke kaynakçı falan olsaydı babam ya da inşaat işçisi bölece sen kızsın evde otur ne işin var benim yanımda diyebilirdi...
Napalım bu da benim kaderim diyerek boynumu büktüm. Artık site kızları ne zaman giderse ben de o zaman giderim diye düşündüm. Ya iyide kızlara ne diycem babam bir saat izin verdi mi? Hayatta olmaz rezaletin dibi. Güneş alerjisi, sıkılmak, rögley, üfff ne kadar süre bahane uydurabileceğim ki. Yoksa olgun kız ayaklarına yatıp babama yardım etmem lazım mı desem..ben böle kaderin ta....
Tam Sıdıka oldum yaa. Evde oturan ev kızı... Hayır bi kardeşim olsa iki kavga eder saç başa gireriz o da yok... Varım yoğum Peder... Onunla da kavga etmeye gelmez. Ya o beni öldürür ya ben onu...
Bir gün yine evin önüne oturdum denize giden insan kolluyorum. On oldu yok onbir yok zaten oniki de gitmezler deerkeeen üç e kadar kapının önünde oturdum. Neyse saat 3 te kızlar göründü. Babaaa ben gidiyorum denize dedim. Tamam ama bir saat sonra burdasın dedi. Peki deyip içimden tüm küfürleri saydırdım.. Tam çantamı aldım çıkıcam bir telefon.. Babam açtı. Tamam peki hemen geliyorum. Sesiyle beynimden vuruldum bu kesin beni göndermiycek. Hızlı hızlı yürürken bahçe kapısına doğru pederin sesiyle zınk durdum. Ayşe Hanım fenalaşmış ben oraya gidiyorum sen sonra ben dönünce git denize... Ayy yaaa Ayşe hanımın fenalaşması neden benim fenalaşmamdan daha önemli yaa . Götüme baka baka geri döndüm. Kendimi sandalyeye attım. Babam gitti, kızlar gitti.. Kızlar geldi, saat 6 oldu. Babam gelmedi. Ben lombak şeklinde kapının önünde kök saldım. Sinirden ağlayarak oluşturduğum gözyaşı denizimde bir iki kulaç attım o kadar. 

17 Aralık 2014 Çarşamba

KUŞADASI MACERASI volume 2

Hani çocukluğumuza inmeye çalışıyor ya psikologlar benimkine inmeye çalışmalarına gerek yok. Ben ellerinden tutup kendim indiririm onları. Otuzbeş yaşıma gelmişim hala unutmadığım ne çok şey var. Balık hafızalı olmama rağmen. Arıza bi tip olmamın nedeni de bu bence. 17 yaşında mayo macerası yaşamış bir kızın psikolojisi ne kadar düzgün olabilir ki?!? Hep anlatılırdı bize ama böle çocuk doğurup beyninin bir kısmını ona vermiş teyzelerde olurdu böyle şeyler. Genç kızların başına gelmezdi sanki. Neyse bu mayo macerası Onurla aramızdaki herşeyin bitmesine neden oldu. Yani çocuk korktu mu utandı mı bilmem de benimle bi daha hiç konuşmadı. Kesin korktu canıııımmmm. Günaydın dan öte bir muhabbetimiz olmadı. Aman neyseki ben sitedeki o kızla tanışmış bulundum. Bu saatten sonra Onur benle konuşmasa nolacak diye düşünürken bir yandan da çocuğu ne kadar çok sahiplendiğini farkettim. Market önü muhabbette bir kızla ben kıskançlıktan kurudum kaldım yani. Hatta sonralarında öğrendim sevgili olmuşlar. Onca günü başbaşa geçirdik hiiç yanaşmadı bana. Çok mu çikinim?!? Ama Onuru çok sık görmeyince de, gözden ırak gönülden ırak durumları gerçekleşti. Yeni maceralara yelken açmak için geç kaldım bile düşüncesi beni benden almadı değil. Allah'tan bizim ev sitenin tam çıkışında yani kim bir yere gitmeye kalksa bizim ordan geçiyor. Ben de mahallenin muhtarı misali sürekli kapı önünde oturuyorum. Bir iki gün sonra bu yeni tanıştığım kız denize giderken beni de çağırdı. Yok mok biraz naza çektim ama içim koştu yüzmeye başladı bile. Neyse Allah'tan kız da ısrarcı çıktı da gidebildim denize. Kız hoş vücudu daha da hoş. Ben yanında yuvarlanarak yürüyorum o narin narin salınıyor. Üff bak yine zayıf bi kız buldum kendime ki ben çok şişman durayım diye... Sohbet muhabbet benden bir yaş küçük olduğunu öğrenmekle beraber oldukça kalabalık bir arkadaş grubu olduğunu da öğrenmiş oldum. Allah hem de kızlı erkekli deymeyin keyfime.. Ya bakmayın böyle konuştuğuma ortama girene kadar kasılırım ben ama sonra da vazgeçilmez ortam insanı olmakta üstüme yoktur. Ama öle herkesin aşık olduğu Pelin gibi değilde eğlenceli, şaklaban, palyaço aman ne diyorum kapatalım muhabbeti kendimden tiksiniciiim. 
Sahile gittik diğer herkesle tanıştık. Ay kızların hepsi aynı tornadan çıkmış gibi. İncecik vücutlar düzgün bacaklar. Her konuda 1-0 öndeler. Bacaklarım yamuk, vücudum incecik değil! Çekinik çekinik takılıyorum yanlarında. Saolsunlar onlarda kaynak tipler. Girdik denize tüm kızlar birer yunus ben deniz anası. Dalıp dalıp çıkıyorlar, serbest stil, kurbağalama, kelebek yok yok walla. Hepsi doğuştan yüzücü sanki. Tabi çocğunluğunun yazlığı var ve muhtemelen üç ay burda hergün denizdeler, e bide küçüklükten beri geldiklerini düşünürsek gibi istatistik hesaplamaları bırakıp ben de dalayım dedim. Ama korkuyorum da olmayan karızmayı sıfırlamak var. Ya herru ya merru dedim. Hooop. Daldım mıı düştüm müü boğuldum mu bilemedim. Bildiğim tek şey çevremde bir tusunami etkisi yarattığım. E tabi cüsse heybetli olunca etkisi de büyük oluyor. Sonra çaktırmadan kalktım. Hiç bozuntuya vermeden yüzümdeki deniz suyunu temizledim. Ay bi baktım bi çocuk çok tatlı çok yakışıklı herşeyin en çoğu ama tam da seçemiyorum. Bi gözümü açıyorum çok yakışıklı diğerini açıyorum çok çirkin. Allah Allah rüyada mıyım falan derken bir farkettim ki lensimin birini denize düşürmüşüm. Hayır yaa olamaz şimdi bu kadar geriden gelen sükseme bir de gözlük takarak Çirkin Betty tiplemesi eklenmeeez. Çocuk yakışıklı mı değil mi karar veremedim tam görememem nedeniyle. Asıl büyük problemle başbaşaydım. Sahilde oturduğumuz yeri nasıl görüp bulacağım. Hıh tamam şemsiye vardı böyle gökkuşağı gibi ondan bulurum dedim ve sahile döndüm. Çoğu şemsiyenin aynı olmasıyla hayal kırıklığına uğradım. Allahım yaa kimin ahını aldım da bu balina vücudumla tüm sahili turlamak zorunda bıraktın beni. Ben ki denizden çıkar çıkmaz yangından kaçarcasına sevgilimmiş gibi havlusuna koşan ve sarılan kız. Gel gör ki şimdi yürüyeceğim çıplak çıplak... Bu Deniz'de ne gıcıktır anlamam ki. Girdiğin yerin bir kilometre ötesinden hem de dümdüz yürümene rağmen nasıl çıkarsın?!? Yakışıklıyı kaçırdığıma mı yanayım, dalmaya çalışırken ki tusunamiye mi yoksa körlüğe mi ha bi de tabi az sonra tüm sahilin bakışlarına maruz kalacağım düşüncesi daha da beter.
Neyse çıktım sahile yürüyüş yapıyor ayaklarına yatarak yürümeye başladım. Bir de güneş gözümü alıyomuş gibi lens olmayanı kısarak çevreyi kolaçan ediyorum. Renkli şemsiye renkli şemsiye ya ben burdan az önce de geçmedim mi derken sanırım sahilde 3 tur attım. Cezam üçe katlandı. En sonunda birinin bana seslenmesiyle yerimizi buldum. Kızları gördüm ama meşhur şemsiye yok. Meğersem kızlar güneşlenmek için şemsiyeyi kapatmış. Bir de kar yağarsa herşey tam olacak...

24 Kasım 2014 Pazartesi

KUŞADASI MACERASI volume 1

Benim babam deniz sevmez. Hiç bir zaman da sevmedi. Varsa yoksa dağ havası, oksijen, börtü böcek... Saolsun bencillik duygusu çok geliştiği için de götürmedi bizi denize, tatile.. Amcam, halam denize yakın yerlerde yaşıyorlar. Onların yanına gittiğimiz tatillerin dışında deniz görmedim ben. Ay çok acıklı oldu ağlayacağım şimdi. Bu nedenle ya da bir önceki yaşantımda balık olduğum için acayip bir deniz aşkım vardı. Hala da öyle. Deniz'in içinde saatlerce hiçbirşey yapmadan durabilirim. Bunları neden mi söylüyorum? Kuşadası'na gidebilme fikrinin benim için ne ifade ettiğini anlatabilmek açısından... Düşünsenize tam tamına üç ay kocaman üç ay denizin yakınında olmak, yüzmek hayalini bile edemeyeceğim birşeydi. 
Ama bu "düş"ün acabalara neden olan yönleri de vardı. Yaşayacaklarım keşke bu acabalar kadar güzel olsaydı :)
Bir sitede ev kiraladık. Her ne kadar insan canlısı, aranan ortam insanı olsam da yeni bir yere gitmek yeni insanlara kaynaşmak hep kabusum olmuştu. Böylesi zamanlarda bir küçük kardeş özlemim depreşmiyor değil. En azından sahilin ortasında sap gibi takılmaktansa varlığının pek bir faydasını çoğu zaman görmediğiniz bir küçük kardeş kurtarıcı olabilirdi. Ama yok işte napalım. 
Benim üç ablam var. Abla gibi abla çünkü ben tekne kazıntısıyım. Aramızdaki yaş farkı pek çok. En küçük ablam bir üşütme sonrası kalbiyle ilgili problem olduğunu öğrendi. Tam da bizim bu Kuşadası macerasının üstüne ameliyat olması gereği ortaya çıktı. Çok tedirgin ediciydi. Bir o kadar da düşündürücü çok sevgili annem şu an yanımızda olsa da onun ameliyatı için Ankara'ya dönmek durumunda kalacaktı. Ayy düşünmesi bile kabus ben ve babam baş başa... Neyse kötü düşünme kötü olmasın avunmalarıyla mutluluk içinde takılmaya çalışırken sap gibi ortada olduğumu farkettim. 
Annem alerjileri dolayısıyla denize girmez, girse babam alerji yapar zaten o da ayrı konu. Babamda baba işte denize gidip saatlerce takılmaz. Sanki çok sıcaklamışta serinlemek için gelmiş gibi davranır.  Babamla sabahları denize gitmeye başladık. Tam emekli tadında. Sabahın köründe sırf denize girebilmek için uyanıyorum. Babamla iki kulaç hooop evdeyiz. Bir hafta böyle geçti. 
Sonrasında da evde oturdum hep. Bakılıyorum sağa sola kızlar erkekler gruplar ama nasıl olacakta katılacağım onlara. Ne diyim ay ben geldim, yalnızım, beni aranıza alın mı?!?
Sonunda bitişik yazlığa birileri geldi. Benim yaşlarıma yakın bir oğlan çocuğu da var. Bide minik kardeş. Çocuk fena değil. Gideri var yani. Aman olmasa nolur böle sap gibi emekli tatili yapmaktan iyidir. Dee nasıl tanışcaz. Abinin kalbine giden yol kardeşten geçer mantığıyla hareket etmenin çok doğru olacağına karar verdim. Hem böylece babamın da dikkatini çekmeyecek bir taktik olurdu. Yani şöyle bir düşününce o çocukla arkadaşlık yapmama ne kadar sıcak bakardı bilemedim. Tabi adam da haklı ben Adriana Lima her erkek te potansiyel Tecavüzcü Coşkun... 
Küçük kardeşe yakınlaşma planları kurmaya başladım. Saolsun annem de pek sosyaldir. Teyzeye günaydınlaşmalar falan derken, biz minnakla arkadaş olduk. Ama bir üst levele atlayıp abiye yanaşamadık. Nereye kadar bahçede kovalamaya ya da top oynayabilirim ki!  Her gün mayomu giyip bunların denize gidiş saatlerini gözlemeye başladım. Onlar evden çıkar çıkmaz. Günaydııın teyzeciim ne tesadüf ben de denize ay minnoşum da mı denize gidiyormuş, hadi beraber oynarız ayaklarıylaa ortam yapmaya başladım. Adı neydi unuttum ama abiyle de kaynaşmaya başladık. Gündüzleri sahil akşam üstleri bisiklet turları derken baya bi sıkı fıkı olduk. Aman arkadaşım canım. Bişi yok yani aramızda. Onun sayesinde hafiften site sakinleriyle de kaynaşmaya başladık. Bisiklet turları sırasında.. Ama işte bildiğin yazlık burası herkes üç aylığına gelmiyor ki!! Bu çocuk gitmeden daha çok çevre yapmalıyım düşüncesi çoğu zamanımı dolduruyordu. Yapmaz olaydım diyorum şimdilerde..
Bi gün yine biz denizdeyiz bi baktım benim çocuk aman Onur olsun adı. Birileriyle muhabbette hem de bizim siteden. Hemen onlara katılmalıyım diyorum ama sahile de baya uzağım. Boğuluyor gibi debelenirken Onuuur Onuuur diye bağırmaya başladım. Sonunda sesimi duydu ama bana bakmasıyla arkasını dönmesi bir oldu. Yanındaki çocuklar da kıkırdıyo. Aaaaa hasbama bak hele noluyor yav.. Bir yandan bağırıp bir yandan hoplayıp bir yandan da el sallamaya devam ediyorum ama Onur da tık yok. Derken bir kızın bana doğru yanaştığını farkettim. Bu kim yaa tanıyormuyum, Onur sevgili mi yaptı kız bana dalmaya geliyor herhalde derken, " Mayon açılmış" sesiyle beynimden vurulmuşsa döndüm.. Bi baktım ki benim mayo yok... Göbeğime kadar inmiş benim haberim yok... Hayır memelerde küçük olsa anlayacağım da nasıl anlamaz insan ağzının dibinde hoplayan karpuzları... Her genç kızın başına gelen cins yerin dibinin ötesine girebilir miyimki diye düşündüren durum. Hem de sadece 17 yaşındayım. Hemen suya dalıp kendimi toparladım. Kıza teşekkür ederken siteden olduğunu da öğrendim. Her şer de bi hayır varmış güzel laf ta böle olmasa iyiydi sanki. Üff Evren beni yine yanlış anladın....

19 Ağustos 2014 Salı

SON BAKIŞTAKİ O GÖZLER KALDI AKLIMIZDA

Sonra malum üniversite sınavı. Sınav sonrası hem muhteşem hem de üzücü bir haber beni bekliyordu. Peder Kuşadasında bir ev tutmaya karar verdi. Malum kendisi hekim. Hem tatil yapacağız hem de doktorculuk oynayacağız. Bu habere inanılmaz sevinirken diceyimden üç ay ayrı kalma fikri beni benden aldı. 
Ama bendeki deniz tutkusu bin tane Diceye bedel olduğu için sevincim ağır bastı. Ama son bi Kimlik macerası yaşamadan şurdan şuraya gidemezdim. Muhteşem bi macera da yaşamadım değil. 
Süslendik püslendik. İşin kötü tarafı dershane de yok evden nasıl kaçacağımıza dair fikrimiz de e sınav da bitti. Üç gün düşündük naapcaz diye Turtiyle ama nafile çözüm yok. Cumartesi günü öle sabahtan kalktık kukuman kuşu gibi takılıyoruz evde. Peder de evde.. Bir yerlere de gitmez ki adam ev kedisi. Bir av merakı var o da genelde ya sabahtan olur ya da gece. Saat olmuş 11. Bizimkinde tık yok. Annemi dürttüm kız anne arkadaşlarla buluşcaz bir sor şu kocana ava mava gitmiyor mu. Şimdi tabi allahın unuttuğu yerde oturunca insan ben bi ekmek alıp geleyim deyip taa Kızılay'a gidemiyor. Annem ağız aradı yok benim canım istemedi gitmiycem demesin mi. Haydaa ulen adam haftalardır dershane var ve sen avdasın. Bugün benim çıkmam lazım sen evdesin. Ne bahtsızlık yaa seviorum şu lafı
Çöle gitsem ütü bulurum
Voltranı oluştursak götü olurum...Siyah eşofmanları mı giyip yas tutma moduna geçecekken evin telefonu çaldı. Babamın arkadaşı arıyor. Ayak üstü hatim indirdim bir yerlere gitsin diye. Alllaaaaah adam çanta hazırlıyo. Hemen mutfağa koştum su içicem ayağına ava mı baba dedim. Neden soruyorsun sen de mi gelcen dedi. Babam işte kova burcu bildim bileli böle bi ukalalık abidesi. Ben babanı hep şu olayla anlatırım.
Bir gün Turtiler havuza gidecek ailecek. İlla sen de gel diyor kendisi sanki pederi tanımazmış gibi. Yok kızım git eceline mi susadım falan desem de kar etmedi. İlla pederden bi kaç laf duyacak. Israrla babamdan izin alabileceğini söyledi. Geldi bize babam mahkeme duvarı gibi oturuyo salonda. Bizim Turti de bir şirin bi şirin anlatamam.
Amcacıım babam bizi havuza götürecek Watt da gelebilir mii? Dedi
Babam:Hayır dedi
Turti: Ama nedeeeen
Babam: Bana bir soru sordun bir cevap istedin ben de Hayır dedim. Diyerek lafı gediğine oturttu. Gel de başka birşey söyle adamın karşısında yiyosa :) 
Neyse işte babam böle türünün son örneği bir tip. Yok canım ne avı ölesine merak işte dedim. Evet gidiyoruz diyince nerdeyse adamın çantasını hazırlayıp kucağımda aşağı taşıyabilecek kadar adrenalin salgıladım.
Emin de olamadım hemen anneme koşup anne nereye gidiomuş ne kadar gidiomuş bi öğren şeklinde ah bu anneler olmasa. Annem hep der sen büyüyene kadar yalan kabuğu bağladım diye. Ooohhh süper hem de yatılı gidiyorlarmış. İstediğimiz kadar takılabileceğiz Kimlikte..
Peder çıkar çıkmaz süslenmeye başladık. Sanki o erkekten bozma kısacık saçlarımla neye benzemeyi umut ediyorsam. Ama harbi çok yakışıklıydım. Bi ara bi lise mezuniyet fotoğrafımı görmeniz lazım. 

Annemin sakın geç kalmayın tembihleri arasında rujumuzu da sürdük. Bir saatlik şehirler arası yolculuğumuz sonunda Kimliğe vardık. Herşey yolunda gitti kimlik problemi yaşamadan kendimizi Dj kabininin önünde bulduk. Yuh ne nasıl yani Diceyim yok. Kabinde bi tip. Hayır yaaa hayır dedim... Turtiyle göz göze geldiğimizde ben şırkılaraktan ağlamaya başlamıştım bile... Gören görmeyen de bir yakınımı falan kaybettim zanneder. Turti bana peçete almaya gitti. Salyam sümüğüm silinsin diye.
Başım kollarım arasında oturduğum yerde kalakaldım. Turti seslenene kadar. Kafamı bir kaldırdım ki elinde peçeteyle Turti yanında da beyaz atlı prensim şaşkın gözlerle bana bakıyor. Hemen peçeteyi alıp salyamı sümüğümü sildim. Orda öylece sümkürme seslerimi dinleyerek bana bakakaldı. Belli ki bir açıklama bekliyordu. Hiç birşey söyleyemedim. Ayağa kalktım ellerini bana uzattı. Kendine doğru çekti sımsıkı sarıldı. Tamam dedim kesin anladı ve kesin aşık bana. Ama neden hiçbişey söylemiyor. Hiç bişey sormadı. Bende hiç konuşmadım. O gün hiç dans etmedim. Sadece oturduğum yerden öylece Diceyimi kestim. Tüm yılı toplasan o günkü kadar çok göz göze gelmemişizdir. Hiç çekmedim bakışlarımı gözlerinden. Bi ara böle napıyoruz biz gülüşmeleri de katıldı bakışlarımıza. O gün altı saat kaldık Kimlikte. Turti kolumdan çekiştire çekiştire zorla götürdü beni eve. Kimlikte çıkarken yine gözlerim Diceyimde anladı gideceğimizi. Aşk dolu gözlerinin yanına eline kondurduğu öpücü attı bana. Havada yakaladım. Çok aşıktım çok. Ben bu adamsız üç ay nasıl geçireceğimi bilemeden Kuşadası macerası için hazırlanmaya başladım.

15 Ağustos 2014 Cuma

HERKESE AŞIKMIŞIM YA BEN

Ey aşk sen ne güzel bir duygusun... İnsanın içini ısıtan, tazeleyen... Tamam tamam bazen de bunalıma sokan.. Bazen miii :)
Koskoca bir yıl geçti. Okul- dershane- ev- kimlik- fm beşgeninde. Bu arada lise mezuniyet programları, balo hazırlıkları... Ha zannetmeyin ki benim gibi aşk aşk diye dolanan bi tip lisede kimselere aşık olmadı. Hangisi tutarsa dedim galiba, hiç biri tutmadı :) Sınıfta çok hoşuma giden bir çocuk vardı. Belkide tam birbirimize göreydik ama hiç tam anlamıyla bir yakınlaşma yaşamadık. O kadar aynıydık ki sınıfta İngilizce yazılısında telefonu açınca nedersiniz sorusuna "Alo" cevabını sadece ikimiz vermek suretiyle hiç puan alamamıştık. Yani sınıfta bi ikimiz maldık. Böle Hakan Peker'i andıran bi tipi vardı. Mandalına kabuğu yerdi, aptal saptal hareketler yapardı. Ama yinede çok tatlıydı. Bide beden dersi sonrası ıslak saçları, dikilmiş gömlek yakası ve parfümüyle acayip yakışıklı olurdu. Montumu hep onunkinin yanına asardım kokusu siner belki diye. Sonra nasıl oldu hatırlamıyorum ama bunun arkadaş grubundan bizim sınıftan bir kızla aramız bozuldu yanına yanaşamaz olduk. Var olmayan yakınlığımız uzaklığa dönüştü. Ha konuşmasına konuşuyorduk ama öle kaale alınacak bir muhabbetimiz olamadı. Tabiki illaki üstüme alındığım bir sürü şey olmuştur daaa ben hatırlamıyorum şimdi. E bendeki Ego kimselerde yok biliosunuz. 

Aklıma ne geldi bunları anlatırken; ortaokulda bir çocuktan her zamanki gibi çok hoşlanıyorum. Bizim sınıfta kendisi de. Birgün geldi bana "Bi kız var diğer sınıflardan ondan çok hoşlanıyorum ama teklif edemiyorum sen konuşur musun?" dedi. Tamam dedim. Ama nasıl bozuldum var yaa. Sanki özellikle gibi. Gitsene oğlum sınıfta kız mı bitti. Başkasından iste. Neymiş hoşlanıyomuş sevgili olacakmış. Pis.İki gün düşündüm naapcam diye. Hayır kıza gitsem söylesem ya kızda bundan hoşlsnıyorsa. Benden hoşlanıp sevgili olabilme ihtilmalimiz yalan olacak. Zaman kazanmam lazım dedim. Benim ne muhteşem bir varlık olduğumu görmesi lazım. Perde inmiş lan bunun gözüne. O kızda ne öle Allahın çirkini. Tabiki kız çirkin falan değildi. Sonra çocuğa konuştum ama onun hoşlandığı başka biri varmış dedim. Yıllar sonra öğrendim kii çocuk bi ara gidip kızla konuşmuş ve benim kıza hiçbişey söylemediğimi öğrenmiş. Sevgili olmuşlar...Çok fenaydım da hani. Bi ara ilkokul aşkımı da anlatmak isterim... 

Sonra sonra ne mi oldu mandalina kabuğu yiyen yakışıklıyla aramızda? Ya şimdilerde bakıyorum da bu benim aşk meşk ilişkilerinde bi arıza durum varmış. Tabiki aramızda hiçbişey olmadı. Ben öle çocuğu kestiğimle, kokladığımla, gördüğümle kaldım. Amaa durun çok önemli bişey oldu. En sonunda da çoook iyi arkadaşım dostum dediğim tiple çıktı. Aslında bu kız arızalıydı sanki. Çünkü biz ortaokulda 5 kızdık. Aralarından su sızmayan cins. İlk mensurasyonumuzu bile ilk kez birbirimize söylemiştik. O denli sıkı fıkıydık yani. Bu kız ortaokulda hepimizin çook hoşlanıyorum, aşığım, ölüyoruuum dediği çocukla hiçbirini atlamadan tek tek sevgili oldu. Ha pardon birimizinki başka şehirdeydi. Bi ara düşünmedik değil acaba gidip onu da bulmuşmudur diye. Hatta hepimizin aaaa nasıl yani diyeceğimiz sevgiliyle öpüşme kısmını da halletmişti. Biz daha kıçımızı tam silemezken parklar bahçeler ondan soruluyordu. Sonra da yol verdik zaten kendisine... Kötü bir koç kızı hatırası. 

Bu yakışıklıdan ümidi kesince başka tiplere asılmadık değil. Ay allahım yazdıkça aklıma bir başkası bir başkası daha geliyor. İşte bunlar hep yokluk. Ama yani o Porcheli çocuktan hiç hoşlanmamıştım. Eveeet Çankaya Lisesinde okudum ben. Yani düz lise kısmı ZZ lerle doluydu. Yani zengin züppeler. Yani küçücükken okula lüks arabalarla gelen tiplerle. Ben nerde kenarda köşede ucube zor, onlara aşık olmayı tercih ediyordum. Sonra da soruyordum kendime niye sevgilim yok benim diye. Salak adam gibi birine aşık oldun da olmadı mı?

Neyse en son bi çocuğa takılıyorum. Bu arada diğerlerinden de vazgeçmiş değilim. Takma adı Böcekti çocuğun. Yani bizim kızlar koydu ismi. Bence Diceyimi andırdığı için asılıyodum ben ona, bizim kızlara göre çocuk böceğe benziyordu. Kütüphanenin yolunu aşındırma nedenimdi. Orda oturur hem ders çalışır hem bakışırdık. Ondan ötesi de sınıf kapılarında bakışmaktan öte gitmedi zaten. Ben çocuğun içine düşecek gibi bakınırken o utangaç bakışlar sallardı bizim sınıfa doğru. Belki de benden hiç hoşlanmadı kim bilir!

 İlk mezuniyet ve ilk mezuniyet balosu. Eee tabiki mezuniyet balosuna bir partner gerekiyordu. Bendeki özgüven ego her ne haltsa dedi ki, bu böcek senle çok ilgileniyor ama çekiniyor senden, git sen söyle baloya gidelim diye. Bir haftalık bir hazırlık sonrasında sıkıştırdım çocuğu bir kenara. Sen bir hafta prova yap Allahın böceğinin cevaba gel, ben baloya gitmeyeceğim. Salak. Leh dedi illallah demedi. Eeeh elin böceğine ısrar edecek değilim ya. Nasıl bozulup çaresiz kaldığımı şimdi size anlatıp ikinci bir travma yaşamaya hiç niyetim yok millet. Ben de baloya gitmemeye karar verdim. Ve öyle de oldu :)))

Bu arada biz Turti ile farklı liselerde okuyoruz. Aman beee kırkta yılda bi liseden mezun oluyoruz baloya da gidemiyoruz. Bu ne yaa falan diye söylenirken ben, Turti "Sen de bizim mezuniyet partiye gelirsin" dedi.
Hem de nerde bilio musunuz!! Yaşı büyükler anca siz bilirsiniz. Kuğulu Parkın karşısında 777 Air Port Disco vardı. Anlaşıldığı üzre artık yok. Tabiki kabul ettim hemen. Turti ben ve can dostlar- Miss and Mrs Brown- gitmeye karar verdik partiye. 

Parti gündüz saatlerinde olacağı için çok problem olmadı gitmek. Süslendik püslendik. Bu arada şöle bi sıkıntım vardı benim. Tüm arkadaşlarım Turti hariç -kutsal bakire- öpüşmüştü birileriyle. Evet yanlış duymadınız bi ben kimseyle öpüşmemiştim. Problemin büyüklüğüne gel. E yani napiim sevgilim olduda öpmedik mi. Sanki olunca pek kolay öptüm ya o da ayrı mevzuuu. Bu partide birini bulup öpüşmeye karar verdim. Hem karanlık öle öğrendik ya gece öpüşülür gece sevişilir. Yani gece dışarıya çıkmamıza izin verilmemesinin başka ne gibi bir nedeni olabilirdi ki?!? Şansıma şöle yakışıklı bi tip düşer inşallah diye dualar fallar. Yok yok bu sefer hacı hoca konusuna hiç girmedik ya herru ya merru. 

Gittik partiye kocaman kalabalık kapkaranlık bir ortam. Allahım süper yaa kesin öpüşürüm ben biriyle derken şöle bi bakındım herkes çift çift. Ya yine mi yaa bu kadar da olmazki herkesin sevgilis mi var şimdi. Ulen bi yecüc mecüc bi bişey bulsun beni artık diye dizlerime kapandım. Kızlarda beni dürtüklüyo noluyo falan diye. Amaaan be bi gidin başımdan ben kesin açılmadam iade olucam diye delleneceğim sırada önümüzde dans eden bi çocuk dikkatimi çekti. Kıvırcık saçlarını arkaya doğru jöleyle yapıştırmış dudaklar köfte gülünce gözleri kısık kısık pek yakışıklı. Herhalde o güne kadar dikkatimi çeken en yakışıklı çocuktu. Yok yok bu seferki gerçekten de yakışıklı kavramını açıklar nitelikteydi  Meğersem kızlar da bu çocuğu bana göstermek için beni dürtüyorlarmış. Kızlardan da onay geldi. Gel gör ki ben nasıl yanaşıcam bu çocuğa. Bakmayın böle anlattığıma nasıl kıvranıyorum utancımdan. Bin kişiden hoşlan öpüşme gel sen hiç tanımadığın bi çocukla öpüşme fantazileri kur. Neyse sonunda biz Turtiyle dans etmeye başladık bunların yanında. Sanki Allah tarafından gönderilmiş gibi çocuk ta önümüzde dans ediyor. Arkadaşının şapkasını falan alıp takıyor başına. Aha dedim fırsat git bişey söle. Ben ki kezbanın dibi aşkından öldüğüm Diceyimle bile iki laf konuşamamış şahsiyet eğildim çocuğun kulağına "Takma o şapkayı sen böyle çok daha yakışıklısın" dedim ve yerin dibi ne kelime mağmayı gördüm. Çocuk gülümsüyor ama ben bakamıyorum ki. Naaptım ben yaa diyorum içimden. Naapsın bu çocuk benim kadar yakışıklı bir kızı. Özgüven konusundaki gelgitlerim de takdire şayan yani.

 Hala unutmam üstümdeki kıyafeti. Krem kazak, mavi krem kareli envelop etek, krem çorap, kahverengi önden ipli uzun bir çizme. Kısa saçlarımı ve şişe dibi gözlüklerimi hiiç söz konusu etmiyorum. Neden bu kadar unutulmaz bi gün olduğunu daha sonra anlayacaksınız. Şansım yaver gitti ve çocuk benimle ilgilendi. Sonra biz bu çocukla biraz yakınlaştık dans falan ettik. Oryantal yarışması oldu. Zorla beni de soktu. Ayy nasıl varoş bir durum kendimden iğrendim resmen. Göt baş salla millet seni seyretsin. Hayır göt baş iyi olsa neyse yani. Ha ha tabi tabi birinci geldim. Ama çocuğun gönlünün birincisi. Öle söledi yani benim de yağlarım eridi. Kesin bu da beni kestirdi gözüne götürcek... Ama nasıl tatlı bu çocuğu öpmiycem de kimi öpücem dedim. Sonra böle kuytu köşe bir merdivene oturduk. Sohbet muhabbet kızlar kaş göz yapıyo hadi diye. Ama nerdeee çocuk yanaşıyo ben kaçıyorum. Çok mu merak ettiniz ne oldu diye. Hemen anlatayım kocaman bir hiçbişey! Öpüşemedim. O da saolsun ısrar etmedi. Telefonlarımızı alıp ayrıldık. Ama var yaa ben bu çocuktan çok hoşlandım. Hatta aşık olmuş bile olabilirim. Evet evet çok aşığım çok....